30 Aralık 2016 Cuma

Üüüççç – İkiiiii- Biiirr ve Değişim Başlasın!


Tutturmuşlar bi yeni yılda değişin, değişin diye. Herhalde yeni yılda da yeni bir sen ayol! Tadilat, restorasyon, yenilenme artık adını ne koyarsan… Canım, budanmış kütük değil; insanız biz. Haliyle sürekli değişiyoruz, önemli olan hangi yöne, ne şekilde gittiğimiz değildir de nedir?

Yılbaşı demek, geçen yıla son bir selam çakıp gelene kucak açmakla birlikte bence bir de taze mevsim başlangıcı gibi yeni kişisel uygulamalar demek. Gazetede, dergide, sosyal medya kanallarında, mahalle bakkalında herkesin bir listesi var. Eksik kalmayı sevmem, işte ben de bir liste hazırladım anacım. Hem belki hoşunuza gider, uygulamaya karar verirsiniz…

Evet, her yerde okuduklarınız doğru, dolabınızda giymediğiniz ne var ne yoksa boşaltın. O kazağı artık giymeyeceğinizi, o şalı bir daha boynunuza sarmayacağınızı biliyorsunuz. Atıcı gözle bakınca daha neler neler çıkacak aslında değil mi? Ama önce işe farklı bir temizlikten başlamak lazım. Ne mi, durma, azcık cesur ol ve önce kafandaki eskileri at at at at at at at! İlk olarak bunu yapmayınca diğerinin şahsi kıymeti pek kalmıyor, anca içerde şişkinlik. Bir de ‘Ben aslında o kazağı bu sene de giyerdim yaaa’ pişmanlığı.

Yeni bir imaj mı!? Herhalde bebeyim, ne sandın! Saçın rengi değişecek, belki Rapunzel’likten vazgeçilecek, altı köşeli kaskete geçilecek, artık fular da kullanılabilir aslında falan filan… İster modaya uy, istersen uyma, marjinal takıl, olmadı hadi yeni bir akımla kendi modanı yarat. Sen bilirsin. Yalnız yenilik esnasında giymediklerini çıkartırken iyi durumda olanları çöpe atma. Ayır, ihtiyacı olanlara ver. Önce etrafını tara, bulamazsan bir yardım kuruluşuna götür, hiç değilse muhtarlığa bırak.

Spora başlayın tabi. Bakın bana çatır çutur adam dövüyor, fıtı fıtı yürüyorum düzenli düzenli. Nihayetinde hareket, berekettir. İşte yeni yılda bir hareket unsuru daha katın derim listenize. Mesela oldu ya dünya hali, hakkınızı yediler, mızıldanmak yerine düşün hakkınızın peşine ama edebinizle. Kalenize coşkuyla gelen santrafor’u sıkı bir savunmayla püskürtün. Onun derdi gol atmak. Topu out’a çıkarın. Çıkaramayabilirsiniz, n’olur n’olmaz kalecinizi çevik biri seçin, kalenizi her şekilde sağlam tutun. Ancak sakın ola forvet yardır yardır üstünüze gelirken ‘Ah ayağım, of anam belim’ deyip de penaltı alırım ümidiyle kendinizi yalandan yeşil sahaya sermeyin. Hakem yemiyor, kırmızı kartınızı alıp kendi sahanızda oyun dışı kalırsınız haberiniz olsun.

Yediğinize, içtiğinize dikkat edin. Bedenimiz aslında bize neyi, ne kadar yememiz gerektiğini hep söylüyor ama bizde müzik -genellikle- son ses olduğundan iyi duymuyoruz. Artık şarkı geçişlerindeki sessizlik anında kulağa ne gelirse o... Daha hafif hissetmek için benim farklı bir önerim var. Bakın hak yemezsek zaten daha hafif oluruz anacım, hem aldığımız ah’lar göğüs kafesimizde gaz yapmaz. Tatlı niyetine de affedip önümüze bakalım diyorum ben.

Elbette kilerinizi, buzdolabınızı da temizleyin; kokuşmayın. Tarihi geçmiş, bozulmuş, olmadı bozulmaya yüz tutmuş ürünleri sallayın çöp kovasına ama her gün yemeğinizin bir parçasını da başka bir canlıyla paylaşmayı da unutmayın. Apartmanın önündeki kediye dostluk maması alın marketten, olmadı evden süt indirin. Bir kap su koyun ama su kabına sigara izmariti atan ‘bağzı hayvanlar’ olursa onları uyarın ya da direkt ikram edin kendileri içsinler. Tamam ya, hiç değilse pencere pervazına biraz bulgur döküp kuşları besleyin. Onu da yaparsınız artık…

İşte gerisi nasip kısmet, seneye daha bi kuvvetlenmek niyetiyle.


NOT: Muhtemelen ben de yılın muhtelif aylarında dönüp bakacağım şu listeye bir kez daha. Olsun, dursun burda bu, kimse okumazsa ben okurum. J 

27 Aralık 2016 Salı

Öyle ya da Böyle Gidiyor 2016


Öncelikle 2015 hakkını yemişim, helal et şekerim. Keza senden önce gelenlerde de son düzlüğe girdiğimizde ‘Bit artık, lütfen, lütfen!’ diye tırnağı kırılmış cici kız misali serzenişlerde bulunduğum oldu, onlarla da helallik hesabını kapatalım diyorum. Mahallelinin gazına geldim, her şeyin suçlusu sizmişsiniz gibi size yüklendim. Ay n’olur affedin… 2016 sana gelecek olursak, maevrence neler yaşadığımız malum; bi girersem çıkışı bulamam ama ben boyumun ölçüsünü aldım. Artık enikonu sövmüyorum valla, çünkü senden sonrası tam bir sürpriz yumurta!

Evet, başlıyorum.
Kendime dair olanı biteni not düşüyorum ben, siz üstünüze alınmayın.☺

2016’cım çok komikli bir yıl olmadığını sen de ben de biliyoruz, birbirimizden hiç saklamayalım. Getirdiğine götürdüğüne dair kıyaslamalı bir hesap çıkaracak olursak adisyonun altında hesap açık çıkacak. Öğreticiliğin baya yerindeydi, aklıma kazınanlar da oldu, ısrarla selektör çakmana rağmen henüz jetonun düşmediği mevzular da var, farkındayım. Olsun, yine de iyi ayrılalım istiyorum.

Çok şükür bu yıl da politik olmadım. Valla hiç yakışmıyor tipime, bildiğin dinozor kostümü! İçimdeki mahalle abisi ‘dürüst ol canımı ye’ kalıbını kendine tabela eylemiş bir kişilik. Kimisi, azıcık politik ol kızım, bu kadar doğrucu olmak seni bir yere götürmez dese de benim doğru bildiklerimin arkasından ayrılmak gibi bir niyetim yok. Hatalarım olmadı mı, kim bilir neler neler... Çabalıyorum. Elimden geldiğince doğru olmaya, verdiğim sözleri tutmaya çalışıyorum. Kalkıp karşımdakine bile isteye yamukluk yapacaksam hiç ağzımı açmayayım sonra.

Önce uzaklaştım sonra yakınlaştım; kendime, gece uykusuna, Türk kahvesine, bazı arkadaşlara, iki satır yazmaya, okumaya, yemek yemeye… Bazılarıyla yeniden ilk buluşma sonrası baktık, aradaki mesafe öldürmemiş bizi. Kalanlarla da şimdilik seviyeli ilişkimizi sürdürüyoruz.

Yolculuklarım oldu. Hiçbirinin içimdeki uzunluğu yaptığım kilometrelerle ölçülemez. Patlayan lastikten yetişmeye çalıştığım feribota, tırmandığım köyden, yol kenarındaki elmacıya, sardığım dürümden, derinlerine daldığım denize kadar görmek istedikten sonra hiçbiri asla sadece deniz-kum-güneş-dağ-bayır değil. Hepsinin hissi içimde bilmediğim yerlere yeni yollar açtı. Yolum uzun olsun…

İnancım arttı. İnsanların gözleri kapalı nasıl yalan söyleyebileceğine de ilahi adaletin sonsuz dengesine de… Kalbini mi kırdılar, hatta sen kendi kendini mi kırdın? Amaaann de, affet geç. Sen kendi yoluna dön, takılıp kalma. Bak bu çok önemli bir mevzuymuş. Biraz zaman istiyor, o yüzden bu konuda insan en çok kendine karşı bonkör olmalı.

Sabretmenin her yıl bir üst güncellemesini alıyorum, level atladım. Hayır, ben demiyorum yakın bir arkadaşım geçenlerde orta düzey evliya olduğumu söyledi de ondan yüz buluyorum. ☺

Bazı korkularımı yendim ama hala sinsi sinsi fıkırdayanlar var. Ansızın geliyor sesleri kulağıma. Bazılarını nasıl alt ettiysem kalanların da icabına bakacağım. Çocukken boşuna atlamadık koltukların tepesinden ‘Gölgelerin gücü adına’ diye!

Sindirmek gerekli. Bir bardak soda yardımıyla değil, yavaş yavaş. Yardımcı elemanlar daha fazla şişkinlik yapıyor. Doğal akışına bırakmak en iyi tedavi yöntemi, vücut işini bilir.

Aman ne klişe! Ayakların baş olma yarışı bu yıl da amansızca devam etti. Sonuçta kimse kimsenin ısrarını kırmadı, nihayetinde ters oturtulmuş baş oldular. Yalnız o çok komik görünüyor işte. Bu işler önce kendini sattırır ama dönen keser ve sap ikilisinin sonunu daha ilkokulda atasözleri ve deyimler sözlüğünden okuduk.

Dostluğun en güzel hallerini bol bol yaşadım bak. Arada mesafeler mi varmış, mesaiye mi kalınmış, yoksa ay sonu mu gelmiş, hepsi fıs! Her şeye rağmen bir şekilde bulduk birbirimizi.

10 lafından 9’u yalan diye bir laf vardır ya 10’da 10 yapanı gördüm. Hatta bizzat yaşadım. Hayat limon sundu, tekila ve tuz istedim kalktı nanik yaptı. Tepemde ampul yandı, sulandırdım limonataya çevirdim. Bu da böyle bir anım oldu.

Kalp doğruyu söylüyor, eğer kulağını açarsan duyuyorsun. Gerçekten görmeyi istedikten sonra önündeki sis perdesini de kaldırıyor. İşte zamanlamayı iyi ayarlaman lazım. Kendine soruları ince yerden hazırlamalı. Öyle kolay sorularla zor işlerin yanıtları alınmıyor. Biraz acıtabilir ama şişşt bakayım, acı yok Rocky!

İşte böyle böyle güçleniyormuş insan. Tümüne şükürler olsun.
Koskoca yılda ben beni buldum mu? Nerdeee…
Peki yaklaştım mı? Bilmem, önüm hala dümdüz ufuk çizgisi sadece…

Öyle ya da böyle bir yıl daha bitiyor. Ağlatan, güldüren, neşelendiren, sürprizler yapan, ortadan kayboluveren, sırttan vuran, işten kovan, kahkahalarımın yol arkadaşları, zırlamalarımın sümüklü omuzları, birlikte sadece sessiz kaldıklarım, yola çıktıklarım, arkamdan bır bır konuşanlar, mahalle çiçekçisi, bana benden çok üzülen miço, lokmasını paylaşanlar, benim olanı bile benden saklayanlar, köşe başı kedisi, sıkı sıkı sarmalayanlar ve sayamadıklarım her biriniz ayrı ayrı var olunuz efenim, beni sizler yarattınız!

ÖNEMLİ NOT! Yine de rica etmeden geçemeyeceğim, lütfen biraz daha sevgili, saygılı ve dürüst olalım. Acıtmak yerine kucaklayarak yaşatalım birbirimizi. O kadar da zor değil. İş biraz alçakgönüllülüğe, el açıklığına bakıyor. Paylaştıkça çoğalıyoruz ne de olsa…

ÖNEMLİ NOT II! Ha, ben çok mu iyiydim, elbette hayır! Ne yanlışlarım oldu, olmuştur... Sadece doğruyu arıyorum, iyi olan şeylerin peşinden gitmeye çalışıyorum. Bu yıl daha çok ‘insan’ olmayı istiyorum.

Herkese gönlü gibi bir yıl dilerim.

Ayrıca öperim.