9 Nisan 2016 Cumartesi

Zamanın Durduğu Yer, Kuzguncuk




İlk kez ne zaman gittim, neden gittim, kiminle birlikteydim, yalnız mıydım yoksa? İnanın hiçbirini hatırlamıyorum. Şimdi bildiğim bu semtin ayaklarımla kesin gizli bir sözleşme yaptığı yönünde, kendimi hiç ummadığım anlarda dahi orda bulmamın başka bir açıklaması yok.

Neresi mi, Kuzguncuk!

Üsküdar Meydanı’ndan Beylerbeyi istikametinde Paşalimanı Caddesi üzerinde ilerleyin. Devlet Tiyatroları Tekel Sahne’yi geçin, önündeki keskin kıvrımı da atlatın, şimdi önünüze trafik ışıkları çıkacak. Hemen hizasında köşede konumlanmış Dilim Pastanesi’ni de gördünüz mü? Dalın o köşeden İcadiye Caddesi’ne. Tatataa işte geldik!

Baştan söyleyeyim, burası zamansız bir yer. Hem zamanın içindesiniz; yerde rüzgarla sürüklenen tek bir yaprağın sesini dahi duyabiliyorsunuz hem de avucunuzu sıkıp yakaladığınızı sandığınız hava gibi… Sırtlarımızdaki pullu metropol ceketinin modası da geçersiz haliyle. Dört mevsim de çekiciliğinden zerre taneciği kaybetmiyor. 

Cadde üzerinde biraz ilerledikten sonra sol tarafınızda Kuzguncuk Çay Ocağı’nı göreceksiniz. Önündeki küçük tahta masalardan birine oturun, biraz soluklanın. Hatta hafiften açlık bastırdıysa çaprazındaki fırından çıtır simidinizi de alın. Benden söylemesi, İrfan Abi’nin kenarları sarı sırma şeritli çay bardağındaki çayın tadı çok başka.

Tamam, eğer canınız çay simit ikilisini istemediyse daha birçok alternatifiniz var. İsterseniz Kuzguncuk Balıkçısı’nda balık keyfi yapın, ister Betty Blue’nun nefis yemeklerini tadın. Zahir’de Maklube de yiyebilirsiniz bak, en iyisi demiyorum ama gayet leziz. Aklınız sıkı bir kahvaltıdaysa yolun sol tarafından biraz daha ilerleyip Pita’ya uğrayın. Kahvaltı faslını geçtim diyorsanız da La Mekan sizi kendisine çekecek zaten. Brownie keki, incirli ve elmalı kurabiyeleri rüya süsleyen cinsten, aklınızda olsun. İnci’den’de yediğim kabak çiçeği dolmasının tadı da hala damağımda.

Habire yiyecek içecek değiliz, sanat atölyelerini de turlayın. Hem İcadiye Caddesi üzerinde hem de ara sokaklarda el emeği göz nuru işlerini sergileyen ne dükkanlar var…


Yemekler yendiyse biraz turlamaya ne dersiniz? Bunun için size şu sokaktan girin, buradan da sağa dönün demeyeceğim. Ama bol bol merdiven ve yokuşla karşılaşacaksınız bunun tüyosunu verebilirim. Yukarılara çıktıkça harika bir Boğaziçi manzarası gözlerinizin önüne serilecek. Renkli evlerin süslediği sokaklar içinizi ısıtacak.


Burada üç büyük dinin büyük bir saygıyla buluştuğuna da tanıklık edeceksiniz; cami, kilise ve sinagog birbirleriyle iç içe. Ayrıca yerlisinden esnafına çok da misafirperverdir Kuzguncuk sakinleri. Hiç zincir market şubesi ya da her AVM’de gördüğümüz kahvecilere rastlayamazsınız. Şükürler olsun ki semt koruma altında. Bu koca şehirde daha başka kaç semtte yaşayan esnaf var ki? Hazır buradayken Kuguncuk Bostan’a da bir uğrayabilirsiniz. Kastamonu Pazarı’ndaki taze meyve tezgahına da bir gözatın derim. 


Kuzguncuk’ta yeter ki yanınızda dostunuz olsun iki çift kelamınız olsun gecenin bir saati haliyle bayatlamış çayın koyuluğu bile sohbetin kıvamını değiştiremez. Yeter ki yanınızda sevdiğiniz olsun dik yokuşları çıkarken soluğunuz zorlansa dahi kendinizi 10 kaplan gücünde hissedersiniz. Yeter ki kendiniz yanınızda olsun köşedeki çay ocağında içtiğiniz yorgunluk kahveniz damağınızın tadını bulur. Bakın, diyorum size bu sokakların dili var. Duymaya niyetliyseniz pek çok şey anlatırlar size. Hani derler ya ‘adam gibi sevmek’ diye, işte burda bir yürüdünüz mü artık önemli olan insan gibi sevmektir.


Dönüş yolunda size yorgunluğunuzu unutturacak, bol köpüklü kahve içebileceğiniz mekanlar arasında Asude Çay Evi ile Çikolatacı Aziz Bey alternatifler arasında.
Mahallenin en yenilerinden Nail Kitapevi’ni hafızanıza kaydedebilirsiniz. Burada hem kitap alışverişinizi yapar hem de taze demlenmiş çay/kahve eşliğinde bilgisayarınızı açıp çalışabilirsiniz. Eski kitap kokusuna bayılanlar için Kuzguncuk Sahaf’ın varlığını hatırlatayım.


Artık geri dönüş yoluna geçtiniz diyelim,  gerisin geri yürüyün ve İcadiye Caddesi’ni bitirip Paşalimanı Caddesi üzerinden karşıya geçin. İşte karşınızda minicik kıyı kuytusu, Kuzguncuk İskelesi’nin yanı; Çınaraltı Çay Bahçesi... İnsan bu aralıkta tam da sol çaprazdan Boğaziçi Köprüsü’ne karşı esas duruşa geçer sonra da rahata alır kendini. Seviyor musun, daha çok seversin… Huzurlu musun, huzrun senden taşar etrafına yayılır… Aşık mısın, kalbine sahip çıkarsın… Efsunlu gibidir, çaktırmadan satır satır okur seni. Nasıl yaptığını da çözemezsin e gizemi de onda kalsın değil mi ama.☺

Sevdiğinizi alın gidin, evladınızı alın gidin, sizi neyin tamam ettiğini düşünüyorsanız onu alın gidin, olmadı sadece başınızı alın gidin. Daha ne söyleyeyim kaybolun sokaklarında…