Neresi mi,
Kuzguncuk!
Üsküdar Meydanı’ndan Beylerbeyi istikametinde Paşalimanı
Caddesi üzerinde ilerleyin. Devlet Tiyatroları Tekel Sahne’yi geçin, önündeki
keskin kıvrımı da atlatın, şimdi önünüze trafik ışıkları çıkacak. Hemen
hizasında köşede konumlanmış Dilim Pastanesi’ni de gördünüz mü? Dalın o köşeden
İcadiye Caddesi’ne. Tatataa işte geldik!
Baştan söyleyeyim, burası zamansız bir yer. Hem zamanın
içindesiniz; yerde rüzgarla sürüklenen tek bir yaprağın sesini dahi
duyabiliyorsunuz hem de avucunuzu sıkıp yakaladığınızı sandığınız hava gibi… Sırtlarımızdaki
pullu metropol ceketinin modası da geçersiz haliyle. Dört mevsim de
çekiciliğinden zerre taneciği kaybetmiyor.
Cadde üzerinde biraz ilerledikten sonra sol tarafınızda
Kuzguncuk Çay Ocağı’nı göreceksiniz. Önündeki küçük tahta masalardan birine oturun,
biraz soluklanın. Hatta hafiften açlık bastırdıysa çaprazındaki fırından çıtır
simidinizi de alın. Benden söylemesi, İrfan Abi’nin kenarları sarı sırma
şeritli çay bardağındaki çayın tadı çok başka.
Tamam, eğer canınız çay simit ikilisini istemediyse daha
birçok alternatifiniz var. İsterseniz Kuzguncuk Balıkçısı’nda balık keyfi
yapın, ister Betty Blue’nun nefis yemeklerini tadın. Zahir’de Maklube de
yiyebilirsiniz bak, en iyisi demiyorum ama gayet leziz. Aklınız sıkı bir
kahvaltıdaysa yolun sol tarafından biraz daha ilerleyip Pita’ya uğrayın.
Kahvaltı faslını geçtim diyorsanız da La Mekan sizi kendisine çekecek zaten.
Brownie keki, incirli ve elmalı kurabiyeleri rüya süsleyen cinsten, aklınızda
olsun. İnci’den’de yediğim kabak çiçeği dolmasının tadı da hala damağımda.
Habire yiyecek içecek değiliz, sanat atölyelerini de
turlayın. Hem İcadiye Caddesi üzerinde hem de ara sokaklarda el emeği göz nuru
işlerini sergileyen ne dükkanlar var…
Yemekler yendiyse biraz turlamaya ne dersiniz? Bunun için
size şu sokaktan girin, buradan da sağa dönün demeyeceğim. Ama bol bol merdiven
ve yokuşla karşılaşacaksınız bunun tüyosunu verebilirim. Yukarılara çıktıkça
harika bir Boğaziçi manzarası gözlerinizin önüne serilecek. Renkli evlerin
süslediği sokaklar içinizi ısıtacak.
Burada üç büyük dinin büyük bir saygıyla buluştuğuna da tanıklık
edeceksiniz; cami, kilise ve sinagog birbirleriyle iç içe. Ayrıca yerlisinden
esnafına çok da misafirperverdir Kuzguncuk sakinleri. Hiç zincir market şubesi
ya da her AVM’de gördüğümüz kahvecilere rastlayamazsınız. Şükürler olsun ki
semt koruma altında. Bu koca şehirde daha başka kaç semtte yaşayan esnaf var
ki? Hazır buradayken Kuguncuk Bostan’a da bir uğrayabilirsiniz. Kastamonu Pazarı’ndaki taze meyve tezgahına da bir gözatın derim.
Kuzguncuk’ta yeter ki yanınızda dostunuz olsun iki çift
kelamınız olsun gecenin bir saati haliyle bayatlamış çayın koyuluğu bile
sohbetin kıvamını değiştiremez. Yeter ki yanınızda sevdiğiniz olsun dik yokuşları
çıkarken soluğunuz zorlansa dahi kendinizi 10 kaplan gücünde hissedersiniz.
Yeter ki kendiniz yanınızda olsun köşedeki çay ocağında içtiğiniz yorgunluk
kahveniz damağınızın tadını bulur. Bakın, diyorum size bu sokakların dili var.
Duymaya niyetliyseniz pek çok şey anlatırlar size. Hani derler ya ‘adam gibi
sevmek’ diye, işte burda bir yürüdünüz mü artık önemli olan insan gibi
sevmektir.
Dönüş yolunda size yorgunluğunuzu unutturacak, bol köpüklü
kahve içebileceğiniz mekanlar arasında Asude Çay Evi ile Çikolatacı Aziz Bey alternatifler
arasında.
Mahallenin en yenilerinden Nail Kitapevi’ni hafızanıza
kaydedebilirsiniz. Burada hem kitap alışverişinizi yapar hem de taze demlenmiş
çay/kahve eşliğinde bilgisayarınızı açıp çalışabilirsiniz. Eski kitap kokusuna
bayılanlar için Kuzguncuk Sahaf’ın varlığını hatırlatayım.
Artık geri dönüş yoluna geçtiniz diyelim, gerisin geri yürüyün ve İcadiye Caddesi’ni
bitirip Paşalimanı Caddesi üzerinden karşıya geçin. İşte karşınızda minicik
kıyı kuytusu, Kuzguncuk İskelesi’nin yanı; Çınaraltı Çay Bahçesi... İnsan bu
aralıkta tam da sol çaprazdan Boğaziçi Köprüsü’ne karşı esas duruşa geçer sonra
da rahata alır kendini. Seviyor musun, daha çok seversin… Huzurlu musun, huzrun
senden taşar etrafına yayılır… Aşık mısın, kalbine sahip çıkarsın… Efsunlu
gibidir, çaktırmadan satır satır okur seni. Nasıl yaptığını da çözemezsin e
gizemi de onda kalsın değil mi ama.☺
Sevdiğinizi alın gidin, evladınızı alın gidin, sizi neyin
tamam ettiğini düşünüyorsanız onu alın gidin, olmadı sadece başınızı alın gidin.
Daha ne söyleyeyim kaybolun sokaklarında…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder