14 Ocak 2016 Perşembe

İyi Dalga Yaptı Bu Rüzgar



Minicik, aynası parmak izi dolu bir asansörde tek başımayım, hiç durmadan zemin katla 18. kat arasında inip çıkıyor. Hatları kırmızıyla belirlermiş STOP tuşuna basıyorum durmuyor, zil ikonlu çağrı tuşuna basıyorum sesi çıkmıyor. Hırsla bir daha bir daha basıyorum tık tık tuş sesinden başka bir şey yok. Anneme sesleniyorum, kurtar beni diyorum. Uzaktan sesi geliyor, bekle kurtaracağım diyor. 1m2'lik yerde artık nefessizlikten öleceğimi düşünüyorum. O an aklıma geliyor yere oturayım havadaki oksijeni verimli kullanayım diyorum sonra birden hiç tahmin etmediğim bir ses duyuyorum; mekanik kuş ötüşü. Allah'ım bir yerden tanıdık bu ses... Israrla çalıyor. Zihnim artık işi uyanıyor, gözümü açıyorum. Oh rüyaymış. 

Saatin kaç olduğunu biliyorum yine de dayanamıyorum bakıyorum. 06.35. Her sabah aynı şey. Birkaç gündür kan ter içinde uyanmak artık canımı sıkıyor. Yaklaşık beş dakikayı kafam yastıkta ayaklarım yere sarkık bir şekilde geçiriyorum. Göz ucuyla baş ucumda duran bir gece önce elimden zor bıraktığım kitabın sırtını inceliyorum; ne kadar da pürüzsüz. Son günlerde kaldıramıyorum kendimi bir türlü yataktan, güne bezgin başlamak ızdırap... 

Yüzüme soğuk suyu çarpıyorum. Geçenlerde bir yerde okudum, ilk selamı kendine vermeliymiş insan. Ayna karşısında su damlayan suratıma bir günaydın çakıyorum. Gülmeyi deniyorum, yansımam pek hoşuma gitmiyor açıkçası. Hep güzel güldüğümü söylerdin, bak o aklıma geliyor yine. Seni görüyorum karşımda, dayanamıyorum boşveriyorum kendimi seninle konuşmaya başlıyorum. 

Ne yapsan sana kıyamıyorum dedim diye mi gemileri benim sahilimden selamlıyorsun, gitsene ya sen kendi sevdiğin sahile!
Ne istiyorsun oğlum sen, elalemle çözemediğin derdini neden benim defterimde karalıyorsun?
Kim sanıyorsun kendini, adından bir harf bile fazlası olmadığını bu yaşına geldin anlayamadın mı hala? 
Tamam yeter müteahhite verdim komple sokağı, kentsel dönüşümde benim buralar. Bolca toprak var, üstün başın kirlenmesin. Nasılsa bu şehir her telden çalmıyor mu, benim sesime gelme artık. 
Tamam hepsini unut, söylenenleri, anıları, kokumu, geceyi, gündüzü beraber ne varsa...
Hani sözde iyi insanlar olarak kendimiz için sıradan bir insanın kabini kırmaya eriniriz ya; nerde göreceğim bir daha onu, hakkı kalmasın deriz. İşte böyle hatırla ince ince işlediğin kalbimi. Sanki bir daha hiç rastlaşmayacakmışız gibi kırma. 
Ben seninle derdimi hala bitiremedim, beni bana bırak çok uzadı bu iş.
Bak gördün mü, seninle konuşayım derken suyu açık unutmuşum! Zaten doğal kaynak sıkıntısı var.
Hep zararsın hep!

Tam ağzımı sol kulağı çınlatmalık okkayla doldurmuşken bir ses geliyor yüksele yüksele; acayip melodili ayrıca ne kadar da yılışık bir ısrarcılığı var!
Kime atarlanıyorum ben be sabah sabah!?
O ses az önceki ses mi ya!? Zihnim omuzlarımdan silkeliyor, mecbur gözümü aralıyorum; saat 06.40.

İkinci rüya dalgasıymış.
Neyse günaydın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder