3 Kasım 2015 Salı

Ölgün Işıklar da Umut Taşır



Mutfak aspiratörlerinin sarı ışıklarını hep çok sevmişimdir. Çocukluğumun geçtiği evdeki aspiratörün çıkış borusu yoktu. Bizden önceki kiracı sırf ev sahibine gıcıklık olsun diye taşınırken onu da götürmüş. Artık aralarında ne kadar fantastik şeyler geçtiyse... Ev sahibimiz de yenisini taktırmamış, buna bozulan benimkiler yine benzer kiracı gıcıklığıyla ellerini sürmemişlerdi. Garibim, taşınıncaya kadar kendi işlevini göremeyen, fırın üstü ışıklı aksesuar olarak yapabildiğince hizmette kusur etmedi. İlk mandal sesini duyduğumda nedenini bilemediğim ama kendimce sürdürmekten de vazgeçmediğim soluk sarı ışık sevdam fitillendi.

Bugün ‘ev’ denildiğinde o soluk ışık kadar aidiyet duygumun yanağına bebek öpücüğü konduran bir şey yok. O varsa çay da demlenir ince bellide içilir, misafir için temiz tutulan yedek battaniye de olur, kapı önü paspası da. 
Kısacası tam anlamıyla ev’dir işte, umut filizidir.

Hangi akşam o sert mandala dokunsam tok bir ‘çıt’ sesiyle etrafımı aydınlatsa sanki benimle konuşmaya da başlar. Masal gibi bir sesle her şeyin yolunu bulacağını sadece hepsinin gerçekleşmek için kendi zamanlarını beklediklerini söyler hiç usanmadan. Sonra sesini çabuklaştırıp ocağın altını artık kapamam gerektiğini hatırlatır; sütü sıcak sevmediğimi çok iyi bilir.


Şaştığını hiç görmediğim doğrusu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder