Boğaz sırtının tam da vurucu kavis aldığı bu yerine bir
yüzyıldan daha fazla öncesinde sırma tavan işlemeli taş bina inşa edilmiş. Nerdeyse
konak diye anılacak bu yer, içinde barındırdığı nüfusu kendi bile çoktan unutmuş.
Gerçi şimdi koca aileden geriye tek kalan aile büyükleri de misafir salonunun
duvarlarında asılı yağlı boya tablolarda saklı kalmış. Geleni gideni eksik
olmayan evin bereketi de hiç eksilmez her iki haftada bir muhakkak şehir
dışından bir başka kent meraklısı genç akraba ziyareti olurmuş. Şen kahkahasını
esirgemeyen misafirlere karşı güneş de oldukça bonkörmüş; geniş pencerelerden
dolar da dolarmış.
Ama onu ne şatafatlı evi ne eksikliğini hissettirmeyen
İstanbul meraklısı kuzenleri ne de soylu ailesinin anlatıla anlatıla bitmeyen
hikayeleri hiç mi hiç etkilemez olmuş. Kıvrımlı merdivenlerden ikinci kata
çıkar çıkmaz sol taraftaki odası onun dünyasını içine alırmış. Koca kalbine
dahi sığamayan aşkının tek sırdaşı da bu odasıymış. Hele ki akşamüstünden az
evvel kendini pencere pervazından alamazmış. Çünkü ordan her gün bu vakitlerde ömrümün
ışığı dediği geçermiş. İkindi güneşinin belli belirsiz kızılı çıkar
çıkmaz pervaza oturur kapı önündeki yaşlı ağacın denize uzanan kollarını seyre
durur, o sokaktan göründüğünde onun kalp atışlarını kendi kalbinde de duyar
gibi olurmuş. Te gözünün gördüğü en uzak noktaya değin elindeki çantanın her
kıvrımını dahi ezberlediği o güzel adamı izlermiş. Artık gözü yetmez olunca az
önce içini ısıtan kızıl ikindi güneşi bu kez içinde adını dahi bilmediği
yerlerini ince ince kağıt kesiği gibi yakarmış.
Şimdi giden gitmiş elbet, kimse doğru düzgün bilmezmiş ne
olduğunu. Bir sürü laf dolanır olmuş ortalıkta. Sonunda sözler de yorulmuş, lal
mührü konmuş. Geriye yıkık dökük evle duvar dibinden sürgün veren sarmaşık
kalmış. Sarmaşığa sırnaşık, arsız derler de çok üzülürüm ben. Aman siz sakın
böyle deyip almayın sarmaşığın günahını. Ona büyürken yön verirseniz istediğiniz
gibi uzar, kıvranır, halı gibi usul usul serilir gözünüzün önüne. Biraz özen
ister dibine işerseniz küser, çıplak duvarınızı örten yeşil yapraklarını aniden
döker. Dımdızlak kalırsınız. Her şeyde böyle değil midir zaten, gerçekten hak edenle
doğru mücadele ne zaman yüzüstü bırakmış ki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder